26 Ekim 2015 Pazartesi

LeWeb Londra’da Airbnb’nin hikayesi ve paylaşım ekonomisi konuşuldu

Sizler için canlı olarak yayınladığımız ve medya sponsoru olduğumuz LeWeb Londra, ilk gününde günün ilk konuşmaları ile start aldı.
LeWeb’in kurucusu Loic Le Meur, Airbnb’nin kurucu ortaklarından Joe Gebbia ile konuştu ve bunun ardından da, Airbnb’nin topluluktan sorumlu yöneticisi ve E-staff üyesi Douglas Atkin sunumunu gerçekleştirdi.
Yapılan söyleşide ve sunumda, en çok öne çıkan konu ise paylaşım ekonomisiydi. Joe Gebbia ve Douglas Atkin, paylaşım ekonomisinin dünyanın daha iyi bir yer olması için önemli bir konu olduğunu aktardı.
Hatırlarsanız Airbnb geçtiğimiz yıl yeni bir tur yatırım almıştı ve uluslararası alanda büyümesini sürdürmeye çalışmıştı. Bu planlar kapsamında ülkemize gelen Airbnb temsilcileri, Türkiye planlarını ve Airbnb’yi de Webrazzi üzerinden paylaşmıştı.
Başlangıçta sadece 2 rezervasyon ile yola çıktıklarını aktaran Airbnb, bugün geldikleri noktada 2012 yılı sonu itibariyle, tam 4 milyon konaklamaya hizmet verdiklerini de yine verilerle açıkladı.
Joe Gebbia, girişimcilik ile de konuştu ve girişimciliğin, aslında iki noktayı farklı yollardan birleştirmek olduğunu dile getirdi. Gebbia, ayrıca geleceğin en önemli trendlerinden birinin offline ile online birleşimi noktasında nasıl bir tasarım ve kurgu yapılacağını görmek olduğunu dile getirdi.
Douglas Atkin, işin biraz daha paylaşım ekonomisi yönüyle konuştu. İşbirlikçi ekonomide bir sonraki adımın, paylaşım ekonomilerinin birbirine bağlanması olduğunu aktardı. Bu noktada benim bir örnek vermem gerekirse, mesela Airbnb üzerinden konaklayacağım yeri belirledim ancak benim bir de otomobilime ihtiyaç olduğunu varsayalım. Bu noktada, paylaşım ekonomisini destekleyen bu tarz servislerin birbirine bağlanması, bir sonraki önemli adım olacak.

Instagram Kurucusundan Genç Girişimcilere Altın Değerinde 5 Tavsiye

Bugünlerde kimi çok sevdiği spor arabayı almak, kimi babasının ”senden bu gidişle adam olmayacak” gibi cümlelerine inat kendini kanıtlamak, kimiyse magazin programlarında gördüğü süslü ablalar ya da yakışıklı abiler gibi rahat yaşamak için tüm konsantrasyonunu o müthiş internet projelerine veriyor. Girişimcilerden azımsanmayacak kadarı da kendini göstermek ve kendi işini kurmanın verdiği özgüveni hücrelerine kadar hissetmek için bu yola baş koyuyor.
Diğer taraftan, uçsuz bucaksız umutlarla hayata geçen internet projelerinden birçoğu ne yazık ki start-up aşamasında rafa kaldırılıyor. Hayatın cilvesi mi diyelim, gerçekci analizleri yapamamak mı diyelim, nakit sıkıntısı mı diyelim, ne dersek diyelim önümüzde apaçık duran bazı gerçekler var.
Kafamızdaki işin gerçekten mükemmel,eşsiz, acayip para kazandıracak bir iş olduğunu düşünüyoruz. Hatta bazılarımız şöyle düşünüyor: ”Ya bunu acaba neden daha önce kimse düşünmemiş?” Kendi körlüğümüz çoğumuz için en büyük tehdit…
Geçtiğimiz ya da geçeceğimiz yollardan daha önce geçmiş, başarılı olmuş ve bu işten milyar dolar kazanmış genç bir adam var:
Instagram’ın kurucusu Kevin Systrom…
Instagram’ın başarısının altında yatan nedeni sadece şans faktörüyle açıklayan kişilere inat, Kevin Systrom genç girişimcilerle tecrübelerini paylaşarak başarısını şans olarak değerlendirenlere adeta cevap veriyor.
Ortağı olduğu projeyi piyasaya çıkaralı henüz 2 sene bile olmamışken, 1 milyar dolara Facebook’a satmayı başaran Kevin Systrom’un tavsiyelerine kulağımızı verelim:
1- Değişiklikten Korkmayın
Instagram’ın kurucu ortakları işe Burbn isimli bir check-in uygulamasıyla başladılar. Uygulama yoğun bir ilgiyle karşılaşmamıştı. Systrom uygulamayı kendisi kullandığında bile check-in kısmının fazla dikkat çekmediğini, kullanıcıların çektikleri resimlerin daha fazla ilgi uyandırdığını fark etmişti. Uygulamanın amacından saptığını fark eden Instagram kurucuları, neden sadece fotoğraf çekmek üzerine odaklanan bir uygulama yapmayalım ki diye düşündü ve Burbn’i yeniden kodlayarak bugün kullandığımız Instagram haline getirdi.
Systrom, bu konuda yaşadığı tecrübeyle ilgili olarak:
”Burbn’den edindiğim tecrübe işe yaramayan bir projede inat etmemektir. Popüler hale gelmeyen bir proje üstünde yoğunlaşmaktansa, ürünü geliştirmeye odaklanmak her zaman daha mantıklıdır.” dedi.
2- İyi Sonuç Almak İçin Büyük Bir Ekibe İhtiyacınız Yok
Systrom 2011 yılındaki bir röpörtajında, büyük bir ekip oluşturmaktansa küçük fakat işinde çok iyi olan bir ekip oluşturmanın daha avantajlı olduğunu söylemişti. Instagram’ın başarısının ardındaki en büyük nedenlerden birinin ”alanının en iyileri” ile çalışmak olduğunu paylaşmıştı. Systrom bir mülakatında şöyle demişti:
”Mükemmel ürünü ve şirketi ancak mükemmel çalışanlar yaratabilir.”
3- Yaptığınız İşi 30 Saniyeden Kısa Bir Sürede Açıklayabilmelisiniz
Systrom, yapılan işi kolay şekilde ifade edebilmenin çok önemli olduğunu düşünüyor. Instagram’ı piyasaya sürerken de çok yalın 3 hedefe odaklanmışt: Bunlar: Fotoğrafları güzelleştirmek, sosyal platformlarda paylaşılabilir ve hızlı yüklenebilir hale getirmekti.
Kendini kolay ifade etmenin önemine değinirken şu sözleri söylemişti:
”Günden güne ürünler karmaşıklaşıyor ve eğer piyasaya yeni bir ürün sürdüyseniz bu durum büyük bir sorun teşkil ediyor. Bu bir pazarlama problemi. Yaptığınız ne ise onu çok kısa sürede açıklayabilmelisiniz. Onlara 30 saniyeden az bir süre içinde neden ürününüze ihtiyaçları olduğunu anlatabilmelisiniz. Aksi takdirde, ilgilerini kaybedersiniz.”
4- Kazandığınızı Düşündüğünüzde Kaybetmeye Başlarsınız
Systrom rehavete kapılmamak konusunda girişimcileri uyarıyor ve ekliyor:
”Özellikle herkesin sizi sevdiğini düşündüğünüzde kazandığınızı sanarsınız ki bu çok tehlikelidir.”
5- Sizi Engelleyen Tek Kişi Kendinizsiniz
Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
yokuşun başında bir düşman vardı
onu vurmaya gittim, kendimle vuruştum.
Bu sözler Systrom’a ait değil. Ünlü şair Özdemir Asaf’tan bir alıntı…
Systrom da konuyla ilgili olarak şunları söylemişti:
”Korku… İnsanları büyük şeyler yapmaktan alıkoyan en büyük neden… İnsanların tutkularını kovalayamamasının en büyük nedeninin korkuları olduğunu düşünürüm. Bence herkes yeni bir Instagram ortaya çıkarabilir, sadece biraz çılgın olmak gerekiyor.
Şöyle bir düşünsenize… Bugüne kadar başarabileceğiniz şeyleri yapmaktan sizi kim alıkoydu? Aslında en zorlu rakibimiz yine kendimiz değil miyiz?